Uçak yavaş yavaş hareket etti.Birazdan hafif bi sarsıntı oldu.Ardından
çok güçlü bir motor sesiyle dev gibi bi araç yeryüzünden gökyüzüne
doğru yükselmeye başladı.
Şaşkınlık ve hayranlık duygularımın yüksekliği de uçağın yükseklik
mesafesi yle beraber artıyordu.Şaşkındım.Hayrandım.Çok heyecanlıydım o
an .ilk kez bu duyguyu yaşıyordum.implant eğitimi almak ve Türkiye' de
de öğrendiklerimi uygulamak için Paris'e giderken, ilme doğru uçmanın
güzelliğini yaşadım.
"Allahım dedim teknoloji ve ilim ne kadar güzel bişey. Tüm bilgiler emek
emek toplanıyor.Uçağın ve bizim ayaklarımız yerden kesiliyor.Bulutlara
komşu oluveriyoruz. Hani çocukken evimizin terasında,balkonunda sıcak
yaz günlerinde, gökyüzündeki bulutlara yüz yaparken,şimdi bulutlarla
yüz yüzeyim ... Ne kadar muhteşem bişey"dedim
birkaç damla gözyaşımın aktığını hatırlıyorum ...Mutluluktan tabiki.Uçak iyice yükseldikten sonra,aşaği baktım.
Aman Allahım!!! nerde o kocaman evler ,köprüler ,taşıtlar, insanın üstüne üstüne gelen insan kalabalıkları?
Herşey küçülmüştü, herşey.Uçak yükseldikçe bakış açım genişliyordu.daha
önce aşağıda iken göremediğim nice güzellikleri farkediyordum.
Atatürk orman çiftliğinin ne kadar geniş bir yeşil alan olduğunu ODTÜ
nün orman alanını,içindeki gölü,kutu kutu evleri,bir yanda düzenli
yerleşim zengin insanlar ,diğer yanda yine kutu kutu ama sağlıksız
gecekondu evler ve oradaki zor hayatları gördüm.Artık, kendini dünyanın
merkezi gören insanlar, karınca kadar bile yoktu.o kadar küçüldüler ki
bu bakış açısında...Aslında tam gerçek değerlerine ulaştılar dedim
içimden kibirli olanlar için tabi...
Yukarıda iken farkettim ki çok mutluyum,rahatım.küçülen sadece aşağıdaki
evler değildi .Uçağa binerken benimle birlikte çantamda, sırtımda,
yüreğimde kaçak yolcu olarak gelen dertler de küçülmüştü .
''ölüm'' aklıma gelmişti çünkü .
ya Sema dedim:''İşte boşlukta bir noktasın.Geçek zenginliğin,sadece
gören gözün, düşünen beynin...yanına alabildiğin kadar maddi varlığa
sahipsin Uçak düşse şu an ,o varlıkların da senin değil,hayat
bitti...nice hayatlar bitti nice zenginler öldü de ne götürebildiler?
Ahmet Şerif İZGÜREN."Avucunuzdaki Kelebek "kitabında VEHBİ KOÇ un öbür
tarafa bir çorap bile götüremediğini oğlu Rahmi Koç'a, ne kadar güzel
anlattığı aklıma geldi o an, senin büyük dediğin dertler,günlük
problemler bakış acımız genişleyince ve yukardan bakınca ne kadar da
küçülüyor dedim.
Geniş bi perspektiften ,yani bakış açısından bakabilirsek ,çok farklı
görünüyor herşey.ilk uçağa binme deneyi mim de bunları yaşamıştım.
Bir hikayenin içinde iken ,yaşarken o hikayeyi farklı görünüyor herşey ,bir de dışardan yukardan bakınca farklı.
Olayları kişileri dertleri sorunları değiştirmeye çalışırken zaman su
gibi akıyor.çözüm ne o zaman? Bakış açımızı değiştirmek.Olumlu bir bakış
açısı bularak veye yaratarak..."Evet, bakış açımızı geğiştirerek,
bütünü algılamak daha kolay mutluluğa götüren birşey " diye düşündüm
uçakta iken. Paris'e inerken de, kaçak sıkıntı yolcularımın hiçbiri
yoktu artık yanımda. Onların sorun olmadığını farkettirdi uçak bana.
Burnunuzu dayayın elinizdeki kitaba, okumaya çalışın ,hiçbirşey
okuyamazsınız.kitabı biraz uzaklaştırısanız bakış açınız genişledikçe
görmeniz daha kolaylaşır,okursunuz kitabınızı, öyle değil mi?
kainat kitabını ve her an değişen şeyleregeniş açılı bakarakdeğişimi
farkedip,sorunlara açımızı ve kendimizi değiştirerek bakabilmemiz...veee
yaşamanın ne kadar güzel,olduğunu her an okuyabilmemiz dileği ile...
sevgiyle olun ,mutlu kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder